SON HABERLER

Senden, Benden, HIV’den…

Sana, biraz benden, biraz senden ve biraz da hepimizden bahsetmek istiyorum. “Geyler, eşcinseller, aman uzak dursunlar sapkınlar, aşağılıklar, Allahın belaları, toplar” vs… söylemlerini çürütmeye çalışmayacağım. Kendini tanımadan başkasının hayatını yok sayan çürümüş beyinler olarak görüyorum onları zaten. Aktivist arkadaşlarımız fevkalade ilgileniyorlar bu çürümüşlükle, her birinin ellerine, enerjilerine, yüreklerine sağlık!

Hazırlayan: AktHIVist

 

Sana, görmek istemediğin, adı geçtiğinde sessizliğe büründüğün bir meseleden bahsetmek istiyorum. Çoğunlukla hasbelkader bir muhabbetin ortasında, bir filmin karesinde, ya da saçma sapan hazırlanmış bir haberin içinde çıkıyor karşına. Ya da arkadaşlarının, bir başkasının hayatını hiçe sayarak, yüzyılın olayını anlatıyormuş edasıyla, fütursuzca sana getirilen dedikoduların aralarından göz kırpıyor… Bir gün bunun senin de meselen olacağına imkan ihtimal vermiyorsun… “Ne alakası var, yok artık ben temiz bir insanım”, “yattığım kalktığım insanlar “kaliteli” işinde gücünde tipler,” gibi gibi.. Birçok savunma cümlesi ve fikri ile geçiştiriliyor bu acaba krizleri… Adını tekrar duyuncaya kadar hiç düşünmüyorsun, bir yerlerde adı geçtiğinde yine aynı düşünsel aksiyonlarla uğurluyorsun acabalarını… Ne ukalayım değil mi? Adamın biri kalkmış heyecan ve merakla okuduğun Homojen Dergi’de, sana bilmişlik taslıyor… Bahsettiğim kişi senden ziyade benim aslında… Seneler önce aynen böyle düşünen 20’lerinde gencecik bir çocuktum. Bahsedeceğim mesele ile henüz karşılaşmamışsan ya da karşılaşmış birinin hayatına dokunmamışsan, eminim anlattıklarımdan üç aşağı beş yukarı çok da farklı değil konu ile ilgili düşündüklerin…

Gelelim konumuza, konumuz HIV/AIDS

Çok rica edeceğim “HIV’in benle ne ilgisi var” deyip çevirme sayfayı; bu hepimizi ilgilendirdi, ilgilendiriyor ve önümüzdeki sürede daha da ilgilendireceğe benziyor. “Ben düzenli testlerimi yaptırıyorum”, “ben hep korundum alakam olmaz” diyebilirsin tabi ama dememelisin, çünkü HIV tüm insanları ilgilendiriyor. Çok sevdiğin yakın bir dostun bununla karşılaştığında ne yapacağını bilmek için okumaya devam et. Empati kurabilmeye yaklaşmak için okumaya devam et. En önemlisi kendini HIV’den korumaya devam etmek için okumaya devam et.

Bunalımlı bir ergenliği çetin bir mücadele vererek geride bırakmıştım. Cinselliğini ve cinsel kimliğini anlamaya çalışmak, sonra kabul etmek ve herkes kadar normal olduğumu önce kendine, sonra hayatıma dahil ettiğim herkese göstermek güzel bir anlam kattı hayatıma. Kendini anlatmak ve kendinde anlatacak özelliklerinin olması, İnsanın akranlarından daha çabuk büyümesini sağlıyor. Bir süre sonra hayatta kendinle ilgili, seksle ilgili, cinselliğinle ilgili her şeyi %100 bildiğine inanıyorsun. İşte bu kafada 20’li yaşlarımı yaşıyordum. O sıralar bir iki haberde duymuştum HİV ve AİDS’i hiç üzerime alınmamıştım. Yani benimle uzaktan yakından alakası olmayacak bir durumdu.

Bir gey barda tanıştığım hoş beş sohbetler ettiğim bir arkadaş vardı. Arkadaşın AİDS olduğu dedikodusu aldı yürüdü. 21 yaşında gencecik bir çocuktu, Şişli Etfal Enfeksiyon bölümünde uzun bir mücadele vermiş ama kazanamamıştı. Durumunu bildiği halde kimseyle paylaşmamış, dışlanma korkusu yaşama umudunun önüne geçmişti. Söylenemeyen sözleriyle, özlemleriyle, umutlarıyla bırakıvermişti hayatını önyargının ellerine. Hala ara ara aklıma gelir o arkadaşım. Her şey bambaşka olabilirdi oysaki. Ama olmadı…

AİDS’ in bana ilk merhabası 24 yaşımda bu şekilde olmuştu. Bu merhabadan sonra isteksizce de olsa HİV/AİDS hakkında, benimle yakınlığını ya da uzaklığını anlamak için biraz araştırma yaptım. İlk önce AİDS’in ne anlama geldiğini öğrendim. Acquired Immune Deficiency Syndrome (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) Aslında hastalığın kendisi AIDS değildi, AIDS bir evreymiş ve o evreye gelindiğinde birçok hastalığa karşı kendisini savunamaz hale geliyordu insan ve hayatını kaybediyordu. Çoğunlukla eşcinsellerde, çok eşli kişilerde, uyuşturucu bağımlılarında, seks işçilerinde gözlemlenen bir durum olduğu bilgisi beni biraz rahatlattı. Evet eşcinseldim, çok fazla ilişkim oldu ama birlikte olduğum herkes işinde gücünde, temiz insanlardı, uyuşturucu nedir hiç bilmedim, seksi para ilişkisi kurarak hiç kimseyle yapmamıştım. AİDS olan insanlar zayıflar, sağlıksız görünür ve sürekli bitkin olurlar diye sayısız web sayfasını taradım ve okudum. 19 yaşımda cinsel ilişkiler yaşamaya başlamıştım ve hiç birinde korunmamıştım. 24 yaşımdan itibaren seks hayatıma prezervatif dahil oldu. Ve bundan sonra kimseyle kondom kullanmadan birlikte olmama sözü verdim kendime. Anlattığım gibi HİV ile benim bir ilgim olamazdı, her gün bir yerlerde birileri ile tanışıp hemen seks yapan arkadaşlarımı sürekli uyarmaya başladım. Kondom kullanın ihmal etmeyin ne olur diye her fırsatta çevremi uyarmayı görev edinmiştim adeta.

Bütün bu sahte duyarlılığıma rağmen hiç test yaptırmadım. AİDS ile ilgili kendime hiç toz kondurmuyordum, HİV testi yaptırma fikrim hiç oluşmadı bu sebeple. İnternetten ne olduğu belirsiz, yalan, yanlış birçok bilgiyi doğru varsayıyordum. Sürekli var olan bir grip hali, ani kilo kaybı, kas ağrıları, iştahsızlık, ağızda uçuk, ağız içinde pamukçuklar vs. bunların hiçbiri bende yoktu ve hiç yaşamamıştım bu sorunları. Ben gayet sağlıklıydım zaten kendimce. Ayrıca hiç abuk sabuk birisiyle bir cinsellikte yaşamamıştım. Kısacası yanlış referanslarla kendime yaptığım risk analizi beni oldukça mutlu etmişti.

Bu mutluluk bir sene daha sürdü… 2005 yılında Lambda İstanbul LGBTİ derneğindeki toplantılardan tanıdığım, sevdiğim bir arkadaş vardı. Birçok toplantıda, eylemde birlikte zaman geçirmiştik. Bir projede saha çalışanı olarak işe başladığını söyledi. Gey erkeklerin cinsel davranışlarını ölçümleyen bir projeymiş. Kişilere cinsel davranışlarıyla ilgili 40 dakika yüz yüze anketler yapacağını anlattı. Hadi benle de görüş, hem pratik olmuş olur dedim. Taksim Gezi parkına gidip, çimenlere yayılarak görüşmeye başladık. Hem ona yardımcı olmak beni mutlu ediyordu hem de merak ediyordum. Yaklaşık 40 dakika sürmesi gereken görüşme oldu iki saat. Görüşmemizin sonunda sorulardan birisine yanlış cevap verdiğimi söyledim. Aslında “düzenli test yaptırıyorum” çok doğru bir cevap olmadı. Hayatımda hiç HİV testi yaptırmadım ben, sağlıklı olduğumu bildiğim için gerek görmedim, soran olursa da yaptırdığımı söylüyorum her zaman. Yine otomatik olarak yaptırıyorum dedim sana diye itirafta bulundum. Sonuçta seninle yatmak için konuşmuyoruz ki bir çalışmaya destek oluyorum dedim, birlikte şakalaşarak gülüştük bir süre… Bana teşekkür etti ve bir zarf uzattı. “Bu zarfın içinde herhangi bir özel bilgi vermeden, HIV testi yaptırabileceğin bir bilgi mektubu var. Her şeyin bir ilki vardır sende bir yaptırırsın artık” diyerek zarfı bana uzattı.

Zarftaki bilgiler ışığında laboratuvara gidip test için kan verdim. Bir gün sonra beni arayarak tekrar gelmeniz gerekiyor dediler, tekrar gittim işlemler bittikten sonra kan alan kişiye ne zaman sonuçlanacak diye sordum “20 günü bulur, bunu sağlık bakanlığına göndereceğiz onlar doğrulama testi ile tekrar bakacak, bu testiniz pozitif ama doğru olmayabilir bu sebeple ileri tetkikle bakılması gerek” dedi. Bu süre çok uzun ben ne yapacağım o zamana kadar bekleyemem daha hızlı bir yolu yok mudur dedim. Birden bakışları sertleşerek buz gibi bir sesle “Beyefendi olsa söyleriz herhalde, testinizde sonuçlar pozitif, yüksek ihtimalde AİDS var sizde, ama emin olmak gerek tabi ki, bir enfeksiyon doktoruna gidin bilgi edinin, ya da sizi buraya yönlendiren yere gidin, bizim bunun dışında yapabileceğimiz bir şey yok” diyerek açıklamalarda bulundu, sıradaki gelsin diye odanın kapısını açtı…

O odadan çıktığımda yeni bir hayata ilk adımımı atıyordum ve bu hayat ile ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Doğrulamadan gelecek sonucu beklemeye başladım. Bu durumda bunu birileri ile paylaşmak istiyorsunuz, birilerinin yanınızda olduğunu görmek istiyorsunuz ve bunu yapmak çok zor. Çünkü hiçbir doğru bilgiye sahip değildim… Beni teste yönlendiren arkadaşıma bu süreci anlattım. Çok üzüldü ve ben her zaman yanındayım, dur bakalım daha net bir şey yok, bu sonuç negatif çıkacak gör bak diye beni yüreklendirdi. Yirmi gün sonra laboratuvardan bir telefon geldi. Görevli “Test sonucunuz şu hastanenin bu doktoruna gönderilmiş numarası bu, arayarak sonucunuzu almaya gidebilirsiniz” dedi. Verdiği numarayı hemen aradım. Babacan bir ses yanıtladı, kendimi tanıttım “test sonucunuz bize iletildi gelirseniz sizinle paylaşayım” dedi. Söyleyin telefonda niye söylemiyorsunuz dedim “Sonuç ne olursa olsun yüz yüze veriyoruz endişelenecek bir durum yok merak etmeyin” dedi. İkna oldum. Telefonu kapattıktan sonra ne kadar telefon kulağımda öylece kaldı hatırlamıyorum. Kulağımda öylece duran telefonum çaldığında öylece kaldığım durumdan sıyrıldım. Arayan anketi yapan arkadaşımdı, sesini duyduğum an ağlamaya başladım. Nerede olduğumu soruyordu, hıçkırıklarımı durdurup Nişantaşı’ndayım diyemiyordum. Telefonu tamamen kapattım. Kaldırım taşına oturdum, AİDS’i araştırırken internette gördüğüm fotoğraflar, nasıl öldükleri, ölünceye kadar nasıl yaşadıkları geliyordu gözümün önüne… Bir kuvvet toparlandım ve tekrar telefonumu açıp arkadaşımı arayıp neredeysen oraya geleyim dedim ve yanına gittim.

Beni sakinleştirdi… Durumu öğrendiğimden beri içimden sayamadığım kadar çok kendime sorduğum “Ne zaman öleceğim” sorusunu kendi sesimden, titreyen bir tonla duymak beni yine bir ağlama krizinin eşiğine getirdi. Elimden tutu, sıkı sıkı sarıldı ve “Henüz test sonucunu bile almadın, yalancı pozitif denilen bir durum var, pozitif olmayabilir sonuç. Hem öyle bile olsa ölmeyeceksin lütfen kendine gel beni dinle olur mu” diye sakince yavaş yavaş anlatmaya başladı. AİDS ve HİV’in aynı şeyler olmadığı, günümüzde düzenli bir tedaviyle HİV ile sağlıklı bir ömür yaşayabileceğini, Her HİV pozitifin AİDS olmayacağını ve bu sebeple hayatlarını kaybetmediklerini tekrar tekrar anlattı. Önümüzdeki hafta içinde sanırım neredeyse günde 5 6 kez arkadaşımı aradım. Kendisine aklıma takılan saçma sapan, yerli yersiz birçok soru sordum. Sonucumun belki de negatif geleceği ihtimaline inanarak doktora gidip sonucumu almaya karar verdim.

Doktor gayet güler yüzlü merhaba hoş geldiniz ne vardı dedi, kendimi tanıttım. Bir anda her şey tersine döndü hızlıca masadan kalktı, tamam orada bekleyin dedi, camları açtı ondaki panik beni iyice korkuttu… Sonucumun pozitif olduğunu açıklayıp ardından direk sorular sormaya başladı, “Sigara kullanıyor musun? Para karşılığında birisiyle yattın mı? Kendi hemcinslerinle yatıyor musun? En son kimlerle birlikte olduysan haber vermen iyi olur…” Gözlerim dolu dolu ama ağlayamıyordum, sorduğu sorulara ne cevaplar verdim onuna hatırlamıyorum… Fakat doktor benim içinde bulunduğum durumla hiç ilgilenmeden elindeki kağıda bir liste hazırladı “Git bu kanları bugün ver, üç gün sonra da sonuçlarını getir bana” dedi. Fakat ben çalışıyorum yani üç gün sonra gelemem ki dedim. Sen bilirsin bunları görmem lazım ki hangi aşamada hastalığın bilelim ona göre kalan yaşamını iyi geçirmeni sağlayalım dedi. Sesindeki soğukluk hiç de yardım etmek ister gibi gelmedi bana ve bu davranışından dolayı herhangi bir şey söylemeden odadan çıktım. Artık bu tarz ve tavırda bir hastane ve doktor kalmadı diye umuyorum anlattıklarım 13 yıl önceydi.

O odaya başka biri olarak girip bambaşka biri olarak çıkmıştım… Doktorun bana davranış şekli, bakışları, üslubunu düşündükçe yeni sağlık durumumdan çok maruz kaldığım duruma üzüldüğümü fark ettim. Gerçekten çok zor zamanlardı. Atlatamayacağımı düşündüğüm anlar, günler ve haftalar geçirdim. Gördüm ki gerçekten söylendiği gibi “Öldürmeyen şey, güçlendirir” miş.

25 Yaşında iyi bir kariyere sahiptim. ABD Menşei bir şirkette yönetici olarak çalışıyordum. Düzenli bir hayat yaşayabiliyor, iyi bir maaşla para sıkıntısı çekmiyordum. Hijyene hep önem verirdim. Partnerlerini temiz titiz insanlardan seçmek konusunda da oldukça titizdim. Neredeyse bütün ilişkilerimde korunmaya çalışırdım. Çalışırdım diyorum çünkü bazen kondom bulunmadığı zamanlar olur, bu seferde olmayı versin canım, zaten gayet iyi görünüyor çok da temiz çocuk, diye kendimi avutur, sonrada bundan emin olur ve hiç korunmasız ilişkim olmuyor diye övünürdüm. Buna o kadar inanırdım ki test bile yaptırmaz ama her fırsatta düzenli test yaptırdığımın altını çizmeye çalışırdım. Şu an 38 yaşındayım ve hayatımın 13 senesini HİV ile yaşayarak geçirdim. HİV/AİDS alanında savunuculuk, farkındalık çalışmaları yapan birçok organizasyonda gönüllü ve profesyonel olarak çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum.

HİV ne kariyerine, ne bir seferden bir şey olmazına, ne titizliğine bakmaz. HİV insan ayırmıyor çünkü. HİV bir virüs sadece ve amacı hayatını sürdürmek için çoğalmak. Bunun içinde insan vücuduna ihtiyacı olan bir virüs. Yani öyle kaşına, gözüne, cinsel yönelimine bakma derdi de yok.

Vücuda üç temel yolla girebilir, korumasız temasta geçen cinsel sıvılar (Vajinal sıvı, sperm, precum-ön sıvı) kan geçişi, (kontrolsüz kan nakli, ortak şırınga kullanılması) ve gerekli önlemler alınmadıysa anneden bebeğine doğum ya da sonrasında emzirme sırasında girebilir. Tuvaletten, banyodan, aynı bardaktan su içmekle yani sosyal yollarla bulaşmıyor özetle. Vücudumuza girdikten sonra çoğalması ve saptanabilmesi 90. günü bulabilir. Gizli olarak vücudumuzda olduğu bu dönem pencere dönemi diye tabi ediliyor. Eğer kişi herhangi bir sebeple test yaptırmazsa HİV’i aldığı andan itibaren sağlığında hiçbir sorun yaşamadan hayatını uzun süreler sürdürebilir. HİV bağışıklık sistemimizin temel hücrelerine yerleşir ve orada kendini çoğaltmaya devam eder. Bir süre sonra bağışıklık sistemimizin neredeyse tamamına dağılmış olur. Bağışıklık sistemimiz bir süre sonra dışarıdan gelen diğer virüs ve hastalıklara karşı yeterli savunmayı verememeye başlar. Bu evre AIDS evresidir. Eğer hala tedaviye başlanmıyorsa ne yazık ki vücut yeterli savunma veremediği hastalıklardan birisine yenik düşer ve hayatımızı kaybedebiliriz. Erken saptanan HİV kontrol altına alınabilir. Düzenli her gün kullanılan ilaçlarla çoğalması durdurulur ve insanlar sağlıklı olarak yaşamlarına devam edebilir. Bu ilaçlar ağır yan etkileri olan, hayatı zindana çeviren ilaçlar değildir. Ben günde bir tablet ilaç alıyorum mesela ve hiçbir yan etkide yaşamadım 13 sene içinde. HİV pozitif olmam sebebiyle zamanım hastane köşelerinde de geçmiyor. Senede 4 kez hastaneye gidip 3 ayda bir ilaçlarımı yazdırıyorum. Aldığım tüm tedaviler sosyal güvence kapsamında devlet tarafından karşılanıyor. Tüm sağlık hizmetlerini gizlilikle alıyorum ve ben izin vermeden kimse ile paylaşılmıyor. Yani kronik bir sağlık sorunu ile yaşayan diğer insanlardan çok da farklı bir yaşamım yok bu anlamda.

Yıllar geçiyor ve HİV ile yaşayan insanların sayısı artıyor. Ben tanı aldığım yıllarda 3400 kişiydi. Artık her hastane kontrolümde yeni arkadaşlar ile tanışıyorum. Gönüllüsü olduğum bir kurumda yeni tanı alan akranlarıma destek olmaya çalışıyorum. Sanıyorum ki LGBTİ camiasında HİV pozitif bir kişi ile tanışmamış ya da temas etmemiş bir arkadaşımız kalmayacak yakında. Çok yakın arkadaşlarımız, sürekli görüştüğümüz partnerlerimiz, ya da eşlerimiz tanı alıyor. Bir eylemde ya da bir toplantıda fikirlerimizi paylaştığımız dostlarımız HİV ile yaşadığını öğreniyor. Bunun en büyük sebebi test olmaktan kaçınmak, ya da bunu ertelemek aslında. HİV statünü bilmek hem sağlığını korur, hem de bu sayıyı durdurmamıza katkı sağlar. HİV statünü bilmemek HİV pozitif olmandan kötüdür inan. HİV durumunu bilmediğin için seneler içerisinde AİDS evresine gelerek bir anda sağlık koşulların altüst olur. Hayatını ciddi bir riskin ortasına atarak, kendini kazanmak zorunda olduğun bir mücadele içine bırakabilirsin. Böyle bir süreç yaşamamak için kendini yargılamadan, benim yaptığım gibi “benimle alakası yok ki” demeden lütfen test yaptır ve HİV statünü öğren.

Bu yazı ilk defa Homojen Dergi‘nin 6. sayısında yayınlanmıştır.